Behcet Hastaligi

Behçet Hastalığı

Behçet hastalığı (BH) tekrarlayan oral ve genital ülserler, cilt bulguları ve üveitle karakterize göz tutulumu ile giden kronik, multi-sistem, inflamatuar bir hastalıktır (34). Eklem, damar, santral sinir sistemi (SSS) ve gastrointestinal sistem tutulumuna bağlı bulgular da gözlenir. Hem arteryel, hem de venöz sistemin tutulumu ile sistemik bir vaskülit olarak da sınıflandırılır.

BH belirli bir coğrafi dağılım göstermekte olup tarihi İpek Yolu üzerinde prevalansı en yüksektir (Türkiye, İran, Kore, Japonya vb.). Genellikle erişkin döneminde belirtiler ortaya çıkar, çocuklukta nadirdir. Akdeniz ülkelerinde erkeklerde kadınlara göre daha ağır bir klinik seyir gösterir. Hastalarda aile hikayesi pozitif olabilir, bu da genetik bir yatkınlığın olduğunu destekler.

Patogenez ve etyoloji

BH klinik tutulumlarında ortak histopatolojik bulgu, özellikle venülleri tutan vaskülittir. Lezyonlar, fibrin depolanmasının eşlik edebildiği perivasküler lenfositik ve monositik hücresel infiltrasyonlar ve çevreleyen dokuda nekroz ile karakterizedir. Ek olarak belirgin nötrofilik infiltrasyon da görülür.

BH’ nın etyolojisi tam olarak bilinmemekle birlikte patogenezde genetik olarak yatkın bireylerde infeksiyöz ajanlarla tetiklenebilen inflamatuar bir yanıt söz konusudur. İnfeksiyöz ajanlardan özellikle viral infeksiyonlar (herpes simpleks virus 1) ve çeşitli bakteriyel ajanlar (atipik streptococcus türleri) ile hastalığın tetiklenebileceği çeşitli çalışmalarla ortaya konmuştur.

BH’da en fazla çalışılan genetik bölge HLA kompleksidir. Özellikle HLA-B*51 alelleri ile BH arasında farklı popülasyonlarda ilişki gösterilmiştir (35). Ancak HLA-B bölgesinin toplam genetik yatkınlığa katkısının %20’den az olduğu tahmin edilmektedir (36).

Nötrofil ve monosit gibi doğal bağışıklık sistem hücrelerinde pro-inflamatuar sitokin ve kemokinlerin spontan veya indüklenmiş aşırı ekspresyonunun BH’ında görülen artmış inflamatuar yanıtlara katkıda bulunduğu düşünülmektedir (37). Ancak T hücre altgruplarındaki oligoklonal değişiklikler, CD4+ T hücreleri tarafından salgılanan IL-12 ekspresyonunun artması ve 60kDa HSP, a-enolaz ve retinal-S antijen gibi oto-antijenlere B ve T hücre yanıtları edinsel bağışıklığın da BH patogenezinde rolü olduğunu göstermektedir (38-39).

Klinik özellikler

1. Oral ülser: BH’ nın olmazsa olmaz ve genellikle en erken bulgusudur. Sıklıkla ağrılıdır, skar bırakmadan iyileşir; çoğunlukla dil, dudak, dişeti ve yanak mukozasında gözlenir.

2. Genital ülser: Oral ülserlere benzer, ancak genellikle iz bırakarak iyileşir. Erkeklerde skrotum ve peniste; kadınlarda vulva, vajen ve servikste gözlenir. Her iki cinste inguinal, perianal ve perineal bölgelerde de ülser görülebilir.

3. Göz tutulumu: Erkeklerde daha sık ve daha ağır seyirlidir. Genelikle bilateraldir, hastalık başlangıcında 2-3 yıl içerisinde gözlenir. Hem ön, hem de arka üveayı tutabilir, kronik ve tekrarlayan bir süreç görülebilir. Retinal vaskülit ve posterior üveit görme kaybına neden olabilir. Diğer daha nadir oküler lezyonlar arasında iridosiklit, sklerit, keratit, vitröz kanama ve optik nörit sayılabilir.

4. Cilt tutulumu: Eritema nodozum özellikle kadınlarda sıktır. Daha çok alt ekstremitede görülür, çoğunlukla hiperpigmente alanlar bırakarak iyileşir. Diğer cilt bulguları yüzeyel tromboflebit, papülopüstüler lezyonlar, akneiform nodüller tarzında kendini gösterebilir.

5. Paterji: Ciltte minör travma sonrası görülen nonspesifik hiperreaktiviteye verilen isimdir, BH’ ya özgül bir bulgudur. Steril intradermal injeksiyon sonrası 48 saat içerisinde eritematöz papül gelişmesi pozitif olarak kabul edilir. Histolojik olarak nötrofilik infiltrasyon ile karakterizedir, geç dönemde lenfositler ve vasküler infiltrasyon da eşlik edebilir.

0 yorum: