Yaşlılıkta Cinsellik
Kronik hastalıkların tedavisi ve rehabilitasyon ile ilgili büyük ilerlemeler kaydedilmiştir. Daha önceden kronik bedensel hastalıklar yüzünden cinselliği göz ardı etmekte olan yaşlılar gelişen tedavi metodları sayesinde daha sağlıklı bir bedene kavuşmuş ve daha iyi yaşam kalitesi arayışı gündeme gelmiştir. Bu yaşam kalitesinin yükseltilmesi cinsel sorunların da giderilmesi ile mümkündür.
Çoğu insan 50-60 yaşından sonra cinsel yaşamın sona ermesini yaşlılığın doğal bir sonucu olarak kabul etmektedir. En azından bu yaşlarda cinsel sorun yaşamalarını açığa çıkarıp çare aramaktan çekinerek baskılamakta ve kendi durumu ile barışık olmaya çabalamaktadır. Halbuki cinsel hayat insana bahşedilen bir nimetir ve tüm hayat boyunca farklı düzeylerde devam eden bir olgudur. Cinsel ilişki sadece bir üreme iç güdüsünün sonucundan ibaret olsaydı, bir çok hayvanda olduğu gibi senenin belli dönemlerinde bu duygular uyanır ve üremeye yönelik eylem gerçekleşmiş olurdu. Bu açıdan insan cinselliği diğer canlılarla kıyaslanmayacak bir özellik arz eder. Güçlü bir toplumun ana temel taşlarını oluşturan ve sağlıklı nesiller yetiştirme görevini üstlenen aile kurumunda erkek ve kadının mutlu birlikteliğinin harcında duygu ile yoğrulmuş ve devamlılık arz eden bir cinsel dürtü vardır. Bu açıdan cinsel yaşamın diri tutulması, yaş ne olursa olsun, sağlıklı bir birliktelik için gereklidir. Fiziksel ve ruhsal olarak kişilerin kendilerini iyi hissetmelerini sağlar. Karşılıklı güven ve sevgi ile bütünleşmiş bir cinsel ilişki, eşler arasındaki bağları güçlü kılar. Bu ruhsal etkilerinden başka cinsel birleşme vücutta bir çok adalenin, eklemin, kalp ve dolaşım sisteminin çalışmasını sağlamakta ve bir çok hormon ve endorfin gibi aracı maddelerin salınımı sayesinde vücudun diri ve sağlıklı olmasına katkıda bulunmaktadır. Sonuçta cinsel yaşam sağlıklı ve mutlu olmanın önemli bir aracıdır.
Erkek olsun, kadın olsun yaş ilerledikçe genel sağlık düzeyi ile birlikte cinsel performansta da aşağı doğru bir gidiş vardır. Yapılan araştırmalarda 45-60 yaşları arasındaki çiftlerin haftada bir veya daha fazla cinsel ilişkide bulundukları tespit edilirken, 75 yaşının üzerindeki çiftlerin sadece dörtte birinin aynı sıklıkta cinsel ilişki içine girdiği görülmektedir. Buna rağmen bu yaştaki çiftlerin % 70 ten fazlasının ayda en az bir kez cinsel ilişkide bulunduğu görülmüştür. Görüldüğü gibi, çoğu çiftte cinsel hayat ilişki periyodunu azaltarak devam etmektedir.
Genel sağlık durumu, hem cinsel tatmini, hem de cinsel davranış biçimini etkiler. Yaşla birlikte kendini gösteren bilinen en yaygın sağlık problemleri arasında tansiyon yüksekliği, romatizma ve artrit sayılabilir. Yaşlıların neredeyse üçte biri romatizmal şikayetlerden bahsederken bunların sadece yarısı tedavi görmektedir. Bu hastalıklı durumun bir şekilde cinsel yaşamla da ilişkili olabileceğinin farkına varılması ve sadece tolere edilebilir bir eklem ağrıları şeklinde algılanmaması gerekir. Bireyin kendi sağlığının cinsel yaşamını olumlu yönde etkilemesinin yanında, eşinin sağlık düzeyinin ve hayat kalitesinin de cinsel ilişki düzeyinde etkili olacağının farkında olan çok az insan vardır. Bu arada yaşlılıkta görülen kronik hastalıkların tedavisi esnasında kullanılan ilaçların da cinsel işlevler üzerine olumsuz etki yapacağı düşünülürse, bir kısır döngü içine girilebileceği anlaşılmış olur. Cinsel hayatındaki olumsuz gelişmeyi bir şikayet olarak açığa çıkarmayan, buna tedavi aramayan bir insan bu durumda kendini baskılamak veya halini normal bir seyir gibi kabullenmekle yüz yüze kalmaktadır.
Yaş ilerledikçe genel sağlık durumundaki kötüye gidiş, cinsel aktiviteyi azaltmakla kalmayıp cinsel tatmin derecesine de etkili olur. Sağlık güvencesinin yaygın olmadığı ülkemizde yaşlı insanların genel sağlık problemlerine çare arayışları, birlikte ortaya çıkan cinsel sorunlarını öne çıkarmalarına engel olmaktadır. Cinsel sorunun genel tıp uygulamaları içinde bir işlev bozukluğu olarak ele alınmasının daha yeni bir anlayış olduğu göz önüne alınacak olursa, ileri yaşlara ulaşmış, çeşitli kronik hastalıkların tedavisi ile uğraşan, hayat kalitesini belli ilaçlara bağımlı olarak yüksek tutmaya çabalayan bu olgun insan topluluğunun cinsel sorunlarına tıbbi olarak eğilmede bir eksiklik olduğu hemen fark edilmektedir. Kaldı ki, çoğu sağlık kuruluşumuzda diyabet, kardiyoloji, göğüs hastalıkları ve romatoloji polikliniği gibi hastalığa spesifik baş vuru yerleri mevcut olmasına rağmen, hastaların cinsel işlev bozukluğu için direkt baş vurabilecekleri spesifik uzmanlaşmış polikliniklerimiz henüz yaygın değildir. Toplumsal genel kabullerimiz içinde, dede ve ninelerin cinsel sorunlarına çare arayışları da henüz kabul görme güçlükleri ile karşı karşıyadır. Yani yaşlılıkla beraber cinsel hayatın terk edilmesinin doğal bir seyir gibi görülmesi ve bunun genel bir kabul görmesi yaşlı insanın cinsel sorununa çare arayışını zorlaştırmaktadır.
Yaşlılarımız, cinsel aktivitenin hayat kalitelerinin bir ölçütü olduğunun bilincinde olmalıdır. Avrupa'da cinsel işlev sorunlarına çözüm arayışıyla doktora baş vuranların büyük çoğunluğunu yaşlılar oluşturmaktadır. Sosyokültürel yapı nedeniyle ülkemizdeki durum ise farklıdır.
Menopozda cinsel yaşam: Menopozda östrojen eksikliği sonucu vajina duvarı incelir, vajinada kuruluk meydana gelir ve cinsel ilişki sırasında ağrı hissedilir. Buna bağlı olarak bazı kadınların sekse karşı istekleri azalır. Bu durumda vajinadaki kuruluk için kremler ve HRT tedavisi çözüm olarak kullanılabilir. Bununla beraber, bazı kadınlarda da menopoz sonrası doğum kontrolü ile ilgili endişelerin sona ermesiyle birlikte cinsel yaşamda düzelme
görülmüştür.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder