Meme Displazisi

Meme Displazisi

Mamografi ve sonografi raporlarında çok sıkça raslanan, her hekimin kullandığı ve artık çok kadı­nın da yavaş yavaş dilini alıştırdığı "fibrokistik" meme belki de "memenin selim hastalıkları "başlığı altında değil de "fizyoloji" bölümünde ele alınma­lıydı. Nitekim, özellikle mikroskop altındaki görü­nümüne bakarak verilen kronik kistik mastit, kistik epitelyal hiperplazi, fibroadenosis, adenofibroma-tosis gibi kırk dolayında adı vardır. Bu da ne oldu­ğuna ve olmadığına karar verilemediğinin göster­gesidir. Ama kesin olan husus, bugün birçok kadının "mememde fibrokistler" var diye kendini boş yere hasta sanmasında hekimlerin büyük payı ol­duğudur.Bu yanılgıyı düzeltmek için mamografi / sonografi raporlarına fibrokistik "hastalık" yerine fibrokistik "değişiklikler" yazmakla başlanmalıdır.

Aynı amaçla kullanılan meme displazisi deyi­mi belki de çok belirsiz olmakla birlikte daha uy­gundur. Bu tabloya daha çok 30 - 50 yaş grubunda rastlanır. Menopoz sonrası çok ender görülmesi ve menopozdaki kadına hormon replesmanı yapıldı­ğında sıklığının artması östrojenin rolünü vurgu­lar. Genel olarak östrojen, progesteron ve belki de prolaktinin karşılıklı dengelerinin bozulması söz konusudur. Patolojik anotomik olarak mikroskopik boyuttan, çapları birkaç cm' ye varan kistler, apok-rin metaplazi, adenozis, fibrozis, duktal hiperplazi, lobüler hiperplazi gibi selim değişiklikler gözlenir. Oysa, bu histolojik yapı memelerinden hiçbir soru­nu olmamış, yakınması olmayan kadınların büyük çoğunluğunda da vardır.

Diğer yandan meme displazisi bazı yakınmalar­la birlikte de olabilir. Ancak, bu durum displazinin yakınmaların nedeni olduğunun kanıtı olarak ka­bul edilmemelidir. En sık rastlanan bulgu memede ağrıdır. Menstrüasyona yakın gıi nlerde memelerin her ikisinin veya birinin ya da bir bölümünün önce ağrı olmak üzere şişmesi, gerilmesi, hassaslaşması, sızlaması, acıması meme başına doğru çekilmeler, iğne batar gibi olması, bunların koltukaltına ve hat­ta kola vuruyor gibi hissedilmesi hastaların sıkça dile getirdiği yakınmalardır.
Menstrüasyonun başlaması ile gerileyen ve kay­bolan bu hoş olmayan ve her kadını ciddi boyutta kanser korkusuna iten bu siklik ağrının menstrüas-yon kadar normal olduğuna kişi ikna edilmelidir ki, tedaviye gerek kalmasın. Nitekim siklik mastalji, mastodini tedavi için değil durumu izah edilmek içindir; zaten menopozla birlikte kaybolmaktadır.

Ancak, siklik mastalji kimi kadında çok rahatsız edici boyutta olabilir. Bu durumda, menstrüasyona yakın dönemde metilksantin içeren çay, kahve , çi­kolata gibi yiyeceklerin, içeceklerin alınmaması, tu­zun kısıtlanması yararlı olabilmektedir. İri memeli kadınların gene bu günlerde memelerini tam kav­rayan, destekli sutyen kullanmaları da önerilir. Ek olarak antiflojistik, antiinflamatuar ilaçlar eklenebi­lir. Çok ender olarak prolaktin (bromokriptin), antigonadotropin (danazol), esansiyel yağ asitlerin­den zengin "primrose oil" gibi preparatlar ve östro-jen reseptör blokerlerine (Tamoksifen) gerek kalır.

Siklik olmayan meme ağrıları ise menstrüas-yonla ilişkisizdir. Yukarıda sıralanan yakınmaların olur olmaz zamanda, değişik süreler için ortaya çıkması söz konusudur. Özellikle stres faktörleri ağrı eşiğini düşürerek bir çoğunda nedeni oluştu­rur. Bir diğer neden pektoral kas miyaljisidir; kola ve omuza yayılır. Servikal radikülopati, memenin yüzeyel venlerinin flebiti olan Mondor hastalığı ve kostokondral eklem patolojileri de (Tietze send-romu) ağrıya yol açar.

Teorik olarak, başta puerperal olmak üzere mas-titler ve meme abseleri ve belki de ileri evre kanser­lerin dışındaki meme lezyonlarınm ağrı yaptığına dair şüphe dışında kanıt yoktur. Ancak, bu hasta­larda kanser olmadığı mutlaka ortaya konulmalıdır. Memesinde ağrı yakınması ile gelen 40 yaş ve üstü kadınlarda bu amaçla mamografi çekilmesi yerinde olur. Gene menstrüasyona yakın dönemde meme dokusunda palpasyonla hissedilen yoğunluk artışı, yer yer nodüler yapı menstrüasyonla birlikte kay­bolur. Bu nedenle mamografinin menstrüasyon bi­timinden 5-6 gün sonra çekilmesi uygun olur.

Meme displazilerinin sık rastlanılan bir şekli de makrokistlerdir. Gerçekte 30-32 yaşından sonra he­men her kadının memesinde rastlanabilen mikros-kopik boyuttaki bu oluşumların 40 yaş ve sonra­sında birkaç cm büyüklükte ve birden fazla sayıda karşımıza çıkması doğal gibidir. Özellikle menstrü­asyona birkaç gün kala sayılarının ve zaten varo­lanların boyutlarının arttığı bilinir. Menstrüasyo-nun başlaması ile birlikte çoğu kaybolacak veya küçülecektir. Bu gözlemin yanında, menopoza gir­miş kadınlarda hemen hiç görülmemesi, hormon replasman tedavisi (östrojen) alan kadınlarda ise tekrar ortaya çıkması hormonal etkiyi doğrulamak­tadır.


Bu kistlerin içinde berrak veya bulanık sarı- ye­şil, kahverengi bir sıvı bulunur. Bu sıvı toplanması çok yavaş olabileceği gibi, birdenbire de ortaya çı­kabilir. Hasta genellikle memesinde kendi bulduğu kitle ile hekime başvurur; kısa sürede gelişmiş olanlarda ağrı da eşlik edebilir. Palpe edilen kitle­nin gergin, yüzeyinin düzgün olması ve flüktüas-yon vermesi ile tanınır. Mamografide, etrafında ince siyah bir bant olan düzgün kenarlı, yuvarlak kit­le görünümü verirken, ultrasonografide hipereko-jen, gene düzgün kenarlı, homojen iç yapıda, az çok yuvarlak olduğu saptanır. Bazen septalar içerir, ba­zen de içinde çökeltilere rastlanır. Kist duvarından lümene doğru gelişmiş papiller oluşumlara Taşla­nabilir.


Kistlerin tedavisi, palpabl olanların basit bir in-jektörle aspire edilmesinden ibarettir. Çoklukla yu­karıda tanımlanan basit kist sıvısı alınır. Bunun dı­şında, taze kan gelmesi ponksiyon sırasında küçük bir damarın yaralandığının belirtisidir; ponksiyon yerine birkaç dakikalık bir basınç hematom geliş­memesi için yardımcı olur. Bu tür kist içeriklerinin sitolojik incelemeye gönderilmeleri gerekmez. 3-4 hafta sonrası için hasta kontrole çağrılır, kist yeni­den oluşmuşsa aspirasyon tekrarlanır, gene 3-4 hafta sonra yapılan kontrolde kist yenilenmişse ek­size edilmesi gerekir. Aspirasyondan sonra kistin yerinde bir kitle oluşmuşsa, sıvının rengine bakıl­maksızın eksizyonel biyopsi uygulanır. Bunun dı­şında, sıvı beklemiş kan görünümünde ise kist mutlaka eksize edilmelidir. Özellikle koyu renkli kist sıvılarının beyaz bir zemine püskürtülmesi ile renk daha doğru değerlendirilir.

0 yorum: